Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi
örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik. Takva
(Allah korkusu) ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu,
Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi,
26)
Kuran'ın pek çok ayetinde Allah'tan korkan
müminlerin tavır ve davranışlarından örnekler verilmiştir. Bu örnekler
ışığında Allah'tan korkan kişilerin sahip oldukları temel ahlak
özelliklerini açıklayarak şöyle maddelendirebiliriz:
Yalnızca Allah'tan Korkar
Mümin, "... onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz" (Bakara Suresi, 150) ayetinin
hükmü gereği,Yüce Allah'tan başka hiçbir kimse ya da topluluktan
korkmaz ve çekinmez. Yarar ve zararın, hayır ve şerrin yalnızca
Allah'tan gelebileceğinin, başına gelecek tüm olayların ancak Allah'ın
dilemesi ve yaratması ile, Allah'ın belirlediği bir kader üzere
gerçekleşebileceğinin bilincindedir.
Bu özellik, Allah'ın dinini tebliğ ederken
çoğu zaman tüm kavimlerini karşılarına alan, buna rağmen vazifelerinden
en ufak taviz vermeyen bütün elçilerde görülür. Allah elçilerini bir
ayetinde şöyle örnek vermektedir:
Ki onlar (o peygamberler)
Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar
ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak
Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Allah'a iman eden insan da peygamberlerin bu üstün özelliğini kendine örnek alır ve yaşar.
Sadece Allah'ı Hoşnut Etmeye Çalışır
Mümin, Allah'ın herşeyin hakimi olduğunu,
yegane güç ve kuvvet sahibi olduğunu, herşeyin Allah'ın dilemesi ile
var olup, varlıklarını sürdürdüklerini bilir. Bu yüzden, gerçekte hiçbir
güç ve kuvvete, etkiye sahip olmayan yaratılmışların rızasını
gözetmenin faydası olmayacağının bilincindedir. Bu dünyada Allah'tan
korkarak O'nun rızasını araması, onu, ahiretteki korkunç azaptan
kurtaracaktır:
Allah'ın rızasına uyan
kişi, Allah'tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi
gibi midir? Ne kötü barınaktır o. (Al-i İmran Suresi, 162)
Küçük büyük herşeyin ortaya döküleceği,
ellerin ve derilerin şahitlik edeceği bir vakit gelecektir. Bundan
korkan mümin hayatını bu gerçeğe göre yaşar ve Allah'ın rızasından
kesinlikle hiçbir şart ve koşulda taviz vermez.
Hz. Yusuf'un tavrı bu konuda çok güzel bir
örnektir. Yusuf Peygamber kendisiyle birlikte olmak isteyen kadının tüm
tehdit ve entrikalarına rağmen iffetini korumuş, Allah'ın rızasından
asla taviz vermemiş ve O'nun sınırlarını çiğnemektense zindana girmeyi
tercih etmiştir. Allah bu üstün ahlakı ayetlerinde şöyle bildirir:
Kadın dedi ki: "Beni
kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad
istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine
emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette
küçük düşürülenlerden olacak."
(Yusuf) Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların
beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları
düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir,
(böylece) cahillerden olurum." (Yusuf Suresi, 32-33)
Her Zaman Vicdanıyla Hareket Eder
Allah'a kulluk eden kişi, nefsinin istek ve
arzularına itaat etmez. Bile bile böyle davrandığı takdirde dünyada ve
ahirette Allah'ın gazabına uğramaktan şiddetle çekinir. Aksi bir tavır
gösterdiği takdirde aşağıdaki ayetlerin hükmüne gireceğinden korkar.
Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
Hayır, zulmedenler, hiçbir
bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır.
Allah'ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir
yardımcıları yoktur. (Rum Suresi, 29)
Şimdi sen, kendi hevasını
ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve
kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü?
Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt
alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
Kuran'da Tarif Edilen Tüm Güzel Ahlak Özelliklerini Yaşar
Allah'tan korkan kişi, sadakat, vefa,
doğruluk, dürüstlük, samimiyet gibi tüm güzel ahlaka ait tavırları
gösterir. Kuran'ın birçok yerinde bu üstün ahlak özelliklerini
sergileyen müminlerden bahsedilir. Gerçekte, tüm insanların özlemini
duyduğu insan modeli de budur. Fakat, Allah korkusu olmadığı takdirde
bir insanda bu özelliklerin gerçek anlamda ve devamlı bulunması asla
mümkün değildir. Çünkü Allah'tan korkmayan bir kişi kendi menfaatleriyle
çatıştığı anda Kuran ahlakını değil, çıkarlarının gerektirdiği davranış
biçimini benimseyecektir. Allah'tan, O'na hesap vermekten, cehenneme
girip kötü davranışlarının karşılığını görmekten korkmadığı için böyle
davranmasını engelleyen bir endişesi yoktur.
Kimse Görmediğinde de Allah'ın Sınırlarını Korur
Allah'a karşı derin bir haşyet duyan kişi,
insanların arasında bulunduğu zaman da, kimsenin görmediği ortamlarda da
Allah'a karşı gelmekten aynı titizlikle sakınır. Çünkü bir kötülüğü,
ister herkesin içinde isterse yalnız başına yapsın, ister açığa vursun
isterse saklasın, Allah'ın bunu bileceğini, Allah'ın açığı da gizliyi
de, gizlinin gizlisini de bildiğini ve kendisini tümünden sorguya
çekeceğini bilir. Bu konudaki samimiyetini Allah'ın deneyeceğini ve
imtihan kastıyla kendisine çeşitli fırsatlar, uygun ortamlar
yaratacağını da bilir. Allah bir ayetinde müminlere şöyle emretmiştir:
Günahın açıkta olanını da,
gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklenegeldikleri
nedeniyle karşılık göreceklerdir. (Enam Suresi, 120)
Her Durumda Allah'a Yönelip Döner
Allah'tan gereği gibi korkup sakınan müminler
Allah'tan karşılık görme konusunda son derece hassastırlar. Öyle ki
kendilerine isabet eden bir musibet karşısında veya işlerinde bir
olumsuzluk hissettiklerinde ya da herhangi bir sıkıntıya uğradıklarında
hemen bir vicdan muhasebesi yapar, Allah'ın hoşnut olmayacağı bir şey
yapıp yapmadıklarını gözden geçirirler. Ve Allah'tan bağışlanma dileyip,
O'na dua ederler. Allah'ın rızasını kazanmaya olan düşkünlükleri ve
aynı şekilde O'nun rızasını kaybetmekten duydukları korku, onları son
derece duyarlı hale getirmiştir. Bu konuda da Hz. Davud Peygamberin
tavrı müminler için güzel bir örnek teşkil eder. Kuran'da Hz. Davud'un
Allah'a gösterdiği derin saygı bu mübarek peygamberin yaşadığı bir olay
anlatılarak şöyle haber verilir:
Sana o davacıların haberi
geldi mi? Hani mihraba (Davud'un bulunduğu yere girmek için) yüksek
duvardan tırmanmışlardı. Davud'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü;
dediler ki: "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta
bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve
bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet." "Bu benim kardeşimdir, doksan
dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen "Onu da
benim payıma (koyunlarıma) kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi."
(Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak)
istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini)
birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz
ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne
kadar azdır." Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı,
böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize
gönülden) yönelip-döndü. Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim
Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
(Sad Suresi, 21-25)
Ayette görüldüğü gibi, Hz. Davud son derece
adaletli bir karar verdiği ve hükmünün doğruluğu açıkça belli olduğu
halde Allah korkusu ile Rabbimiz'e yönelmiş ve yine de bağışlanma
dilemiştir. Kuşkusuz içte yaşanan bu korkunun taklidi mümkün değildir.
Bu, ancak Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edenlerin O'na olan
sevgisinden ve saygısından dolayı, Rabbimiz'in rızasını kaybetme
korkusudur.
Tüm peygamberlerin ve salih müminlerin
üsluplarına baktığımızda ortak bir nokta dikkatimizi çeker. Hepsi
Allah'tan saygıyla korkan, azabından şiddetle çekinen kullardır. Fakat
bu haşyetin ardında aynı zamanda çok içli bir sevgi ve dostluk
hissedilir. Daima Allah'ı tesbih etmeye ve yüceltmeye devam etmeleri
onların Allah'a kararlılıkla bağlandıklarının bir göstergesidir. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder